Yazmasam Deli Olacaktım…
Ne de güzel söylemiş Sait Faik...Bu günlerde aynı duyguları paylaşmak ne denli gurur veriyor benim gibi yeni bir yetmeye...Yazmasam deli olacak,çıldıracak ve hatta bir sürü ruhsal bozukluk belirtisi gösterecektim =)
Klişeleşmiyeceğim;kalabalıklar içinde hele hele hiç yalnız değilim=) amma velakin bir başka dünya edebiyat bir başka lisan yazmak.Anlatamaz oldum bu aralar kendimi beşerilerin kullandığı dille,kafamın içinde bir hazine, sözcüklerle, duygularla devamlı oynuyor, yeni anlam ve duygular yüklüyorum.Ya da kendime yeni bir dünya kuruyorum kim bilir?
İnsanın kendini ilmek ilmek dokumasını bir tırtıla benzetiyorum,o tırtıl diye aşağımıdır sizce bizden? Ya da bizim kendimizi dokuduğumuz,geliştirdiğimiz süreç daha mı ulvidir bir diğerinden?Hiç sanmıyorum...Çünkü hiç birimiz ne aynı hayatları yaşıyor ne de aynı dilleri konuşuyoruz.İngilizce,Fransızca ya da bilmem ne hiç biri yabancı bir dil değil, ana dilimizdeki insanlarla anlaşamdığımız dile göre,ya da hiç biri yabancı değil, kendi topraklarında bir birine bu denli yabancı yüzlerce kültüre göre...İtiraf ediyorum,evet evet itiraf ediyorum yabancısınız bana, ben de size.Ne aynı topraklarda yaşıyorum sizinle ne de aynı dili konuşuyorum içinizden biriyle.
Madden var olmak,ruhen de var olmayı zorunlu tutabilir mi bu yer yüzünde?En azından beni tutamadı.Meziyetim yazmak benim,dediğim gibi adete bir tırtıl gibi ilmek ilmek dokumak,sözcüklerle duyguları yazın dünyamda bir tutmak.Belkide seninki sol anahtarının,duygularının kilidini açmasına izin vermek ya da seninki,herkesin karamsarlığa kardeş ettiği siyah rengi tuvalde yeniden anlamlandırmak,adlandırmak.
Bir meziyeti olmalı insanın,bir duruşu...Düşünebilmeli ruhunun derinliklerini,Tanrının ne denli muhteşem bir sanatçı olduğunu,bahşedilen uzuvların manasına varmalı,sirayet etmeli o yüce ruh bu aciz bedenlere,düşüncelere...
Yetişemiyorum zihnimdeki düşüncelere,kelamım aciz kalıyor,bu efsunlu fikirlere...Daha sonra bir cerrah gibi şakaklarımdan sokuyorum kalemi,akıtıyorum kağıda düşünceleri,o düşünceler aktıça beynimden değil de kalbinden sanki bir yerler ferahlıyor,boşalıyor...
Kanserli bir hücreyi kesmek gibi,kalbe dolanan bağları çözmek gibi ama en önemlisi senin beni anladığını düşünmek gibi bir şey benim için yazmak,yazmasaydım kozasında ölen bir tırtıl olacaktım ama şimdi kanatlarımdaki renkler belki birinin gözünü alırda, yönünü bana döndürür işte o zaman aynı yöne uçar aynı dili konuşuruz bu topraklarda....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder