13 Ağustos 2015 Perşembe

Anlatmak İstedim

'Seni,güzel eden,dost eden,dayanılmaz eden yine sen'sin. Bunu da öğren. Ve hiçbir kahraman, hiçbir aziz,hiçbir hergele,sana azap veremez! Azabı,sen kendin icat ediyorsun.' 
Ahmed Arif'in bu sözleri bana sadece şu fotoğrafı hatırlattı...
 
21 hafta önce bir hastane odasında çekilmişiz. 21 hafta... 5 ay önce bu fotoğrafta duran kıza şimdi gülümseyerek bakıyorum. Bu hale kendini nasıl getirmeyi başardın diye. Teşhis konulsun diye uğraşılan aylar, dayanılmaz acılar, dostların fotoğraflarda gülüyor diye inanmadığı zamanlar, yollarda yürüyemeyen ayaklar, tutamayan eller... Bir selamına muhtaçmışız gibi hissettiğimiz insanlar, debelenen bedenim ve son nefesini veren yüreğim...  
Yaşanılan her şey iyi ya da kötü, insanı bir şeye dönüştürüyor, yine iyi ya da kötü... Karşılaştığımız her durum bir tecrübe oluyor hayatta. Ben tutunmayı istemezken o dönemler yaşama, vücudum başladı benimle savaşmaya. İyi de etti, bak ben buradayım toparla artık kendini dedi.Tecrübe demiştim az önce, en büyük tecrübeyi hastenede yatarken doktorum öğütledi: 'Yaşamda arsız olmadığın sürece buradan çıkamayacaksın' İlk duyduğumda 'arsız' sözcüğü çok rahatsız etti. Sonradan anladım ki neyi kastettiğini. Naiflik, edep maalesef ki günümüzde hatırlanmayan bir meziyet. Vefa, emek, Tanzimat Edebiyatı'nda verilen eserlerde kalmış tozlu ütopik kelimeler. 
Biyopsiler, ilaçlar, iğneler... Sen miydin her şeyi kendine böyle dert eden, der gibi cümleler.   
Dokuz aylık bir mücadelenin ortasındayım şimdi, kortizonlar, kemoterapi ilaçları, frekanslar, dökülen saçlar, yeşeren umutlar... Bu fotoğraftaki kızdan çok ama çok daha iyi artık hem fiziki hem de eterik bedenim.  
Hergeleleri, azizleri, kahramanları azad ettim... Ama yine de insan-ı beşerim son kelamım, 'Bin ahımın hakkı toprağa kalsın' derim =)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder